Cuma
Nisan, 19
Ana SayfaHaberlerOHSAD Başkanı Bahat, HIMSS’19 Eurasia’da Geleceğin Hastanelerini Konuştu

OHSAD Başkanı Bahat, HIMSS’19 Eurasia’da Geleceğin Hastanelerini Konuştu

Sağlık bilişimi alanında dünyanın örnek aldığı başarılara imza atan Türkiye, HIMSS’19 Eurasia ile uluslararası arenada marka değerini yükseltti. Türkiye ve bölge ülkeler sağlık liderlerini buluşturan HIMSS’19 Eurasia, T.C. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III ve konuk ülke Sağlık Bakanları ve Bakanlık yetkililerinin katılımı ile gerçekleşti.

T.C. Sağlık Bakanlığı ve HIMSS ABD işbirliği ile düzenlenen Himss’19 Eurasia Sağlık Bilişimi Konferansı ve Fuarına; 32 ülkeden 215 üst düzey devlet protokolü ve bilişim uzmanı ile 3.140 ziyaretçi katıldı. Fuar kapsamında yurt içi ve yurt dışından 72 firma stantlı katılım sağladı.

HIMSS’19 Eurasia konferans içeriği sağlıkta gelecek, dijital sağlık ekosistemi, sağlık bilişimi ve teknolojilerinde globalleşme, sağlıkta yapay zeka, insan merkezli sağlık hizmet sunumunda teknoloji, kişisel veriler ve sibergüvenlik, büyük veri yönetimi, sağlık teknolojilerinde akademisyen ve endüstri araştırmacılar ile Ar-Ge ve işbirlikleri gibi konularla geniş bir yelpazeden ele alındı.

Sağlıkta Geleceği Anlamak ve Geleceği Tasarlamak oturumu Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci moderatörlüğünde yapıldı. Oturumda konuşmacı olarak WHO Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, Dr. Naim Kadıoğlu, OHSAD Başkanı Dr. Reşat Bahat, TURBOARD Arttırılmış Analitik Öncüsü Yasemin Şahin ve Akgün Yazılım Satış ve Pazarlama Koordinatörü Gökmen Kuvvet yer aldı.

“İnsanımızın sağlık talebini karşılamak gibi bir sorumluluğumuz var”
Sağlıkta geleceğin dün elde edilen sonuçlar üzerinden planlandığını ifade eden Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, başarılı toplumların gelecekte nasıl farklılıklarla karşılaşacaklarını hesaplayarak geleceği planladığını söyledi.

Türkiye sağlıkta mevcut kaynakları ile harcadığı paraya göre dünyada en yüksek memnuniyeti sağlamış ülke olduğunu belirten Birinci, “Bunu OECD’lerin çok altında hekim ve hemşirelerle yapıyorsunuz. Şu anda Batı Avrupa’nın kişi başı hekime başvuru oranının da üzerine çıkmış durumdayız. Hollanda ile kafa kafaya idik şimdi onu da geçmiş durumdayız. Hem bu kadar talebi karşılayacaksınız hem yetersiz hekim ve sağlık profesyoneliniz olacak ve mutlaka bu süreç bir tarafı mutsuz edecek. Burada taşın altına elini koyan hekimlerimize ve sağlık ailesine teşekkür ediyorum. Tabi ki hepimiz sağlık profesyonellerinin, hekimlerin sayısı artsın ve bu hizmeti onların işgünü biraz daha rahatlatacak şekilde karşılayalım. Ancak sizin ya da siyasi karar alıcılarının hükümet ettiği sürede hekim yetiştirmek kolay değil, iyi bir hekim 25-30 yılda yetişiyor. Kontenjanlar 2007 yılı itibari ile açıldı. Bugün Tıp Fakültelerinden 2003’ün iki katından daha fazla hekim mezun oluyor. 2024 yılında pratisyen hekim ihtiyacımızın minimum seviyeye düşeceğini, uzman ihtiyacının biraz daha zaman alacağını görüyoruz. Bu kadar büyük bir talebi bir Çinli yönetici bir toplantıda Çinliler gibi para harcayıp Avrupalılar gibi sağlık hizmeti vermeye çalışıyorsunuz, bunun sürdürülebilirliği nedir, demişti. Evet, bu realiteye itiraz etmiyoruz ama insanımızın sağlık talebini karşılamak gibi bir sorumluluğumuz var. Bizim dönemimizde yaşayan sağlık profesyonellerimiz ve hekimlerimizin yükünü, yorgunluğunu kabul ediyorum. Hem yöneten hem bu hizmeti veren herkes talebi karşılamakta büyük emek sarf etti. Onlara bugün itibari ile teşekkür etmekten başka seçeneğimiz yok. Gelecekte de hayırla anılacaklarını düşünüyorum. Bugün itibari ile kısa zamanda bir çözümü beklemiyoruz ama onların işini biraz daha optimize etmeye çalışıyoruz. Bu sebeple farklı farklı araçları kullanarak sağlık profesyonellerinin ve hekimlerin yükünü azaltmaya çalışıyoruz” dedi.

“Geleceği kurgulamak hizmet sunucularının tek başına yapabileceği bir şey değil!”
Sağlıkta gelecekte neler yaşanabileceğine ilişkin görüşlerin paylaşıldığı toplantıda OHSAD Genel Başkanı Reşat Bahat şunları söyledi:

“Dünyanın ve sağlığın gidişatını öngörmeye çalışıyorum ama öyle bir bütünün içindesiniz ki ekonominin gidişatını öngöremediğiniz aslında bir sürü şeyin gidişatını da öngöremiyorsunuz. Bir dahiliye kongresinde duymuştum: Çoğunlukla öngörüler yanlıştır. Özellikle gelecekle ilgili olanları, diye. Yine de beynimiz tasarlamadan rahat edemiyor.

Ben farklı bir pencereden konuşmamı yapacağım. Sadece dijitalleşme, sadece biyoteknoloji yada sadece görüntülemeyi konuşmayacağım. Sağlık bir habitatın içinde yaşıyor. Sağlığın ödemesini planlamamız lazım. Dünyada sağlığın ödemesi için modeller oluşturmamız lazım. Nasıl oluyor da bu Türkiye’de GSMH’nın yüzde 4.2 oranı ile dönüyor da bu Amerika’da yüzde 16. Amerika’da neden insanlar yüzde 16 ile 30 milyon insan hizmet alamıyor da Türk insanı bu kadar mutlu. Acaba işimizi çok mu güzel yapıyoruz yada 2005 yılına göre anlamlı bir gelişme sağladığımız için çok mu sevinç doluyuz. Ya da bize verilen hizmetin kalitesini anlamakta mı zorlanıyoruz. Tabi kafanızda soru işaretleri yaratmaya çalışıyorum ancak konuşmamın sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Türkiye inanılmazı yaptı ama inanılmazı sürdürmeye devam edememekle karşı karşıya… 2002 ile 2005 yılında Ak Parti hükümeti sistemi anlamaya çalıştı. 2005’te neşter vuruldu. 14,5 yılda memleketin sağlık alanında geldiği noktaya bakın. Ama yıkım daha hızlı olabilir. Kurduğumuz sistemlere aşık olmamamız gerektiğini inanıyorum. Bir kere sağlığı nasıl ödeyeceğimizi bilmiyoruz. Bilmiyoruz çünkü 14 yıl önce bir fiyat belirledik ve 14 yıldır aynı fiyatla hizmet satın alıyoruz. Bir öngörümüz yok ki 14 yıldır aynı fiyatla hizmet alıyoruz. Eğer öngörümüz olsaydı fiyatların enflasyon oranında güncellenmesi gerekirdi. Eğer 14 yıl önce öngörümüz olsaydı o fazla paraları vermezdik. Bugün öngörümüz olsaydı hizmetin karşılığını düzgün bir şekilde öderdik. Biz hala hizmeti cepten mi ödeyeceğiz, sosyal güvenlikten mi ödeyeceğiz, maliyeden, yan yoldan mı ödeyeceğiz, özel sigortalarla mı ödeyeceğiz ya da sağlık turizminden yabancı hastalardan kazandığımız paralarla mı ödeyeceğiz, kararımız yok. 2005 yılında yaptığımız doğru şey şuydu: Siyaset akıl önderlerini biraraya getirdi, çalıştı ve proaktif oldu. Evrim sürecinin akılsızlığı içinde olmadı. Evrimin aklı yoktur. Evrimde şartları en iyi olanlar ayakta kalır ve biz hayatta kalanların mükemmeliyetine aşık oluruz ya da tanrı en mükemmeli yaratır. Ama şu anda bir evrim habitatının içindeyiz. Buna yazılımlarla ilgili başarımızı kenarda tutarak eleştiride bulunacağım. Ödemeyi planlamalıyız. Eğer planlamazsak tüm sistem programsızlaşmaya gider. İkincisi sunumu planlamalıyız. Sağlığın sunum biçimi kalıcı bir şekilde değişiyor. Artık hastalarla iletişimimiz değişiyor. Hastaların hastaneye gelmek için hemen yüzde 60’ının hastaneye gelmelerinin bir sebebi yok. Onlara verdiğimiz hizmetin önemli bir kısmını bugün dahi yazılımlar verebilir. Bugün dahi yazılımılar hastaların yüzde 60’ında doğru reçeteyi yazabilir. Bugün dahi yazılımların bu reçetesini doktorların kontrol etmesine gerek olmayabilir. Bir düşünün bugünkü doktor ve sağlık çalışanı için bu nasıl bir radikal değişim. Eski hekimler bir yana oğlum Tıp Fakültesi 4. Sınıfa gidiyor ve o dahi bunun çok farkında değil. Siyasetçiler hiç değil. Yani elimizde 160-170 bin doktor var ve onları değişime hazır hale getirmezsek hızla 10 yıl sonra bunun yüzde 10’u hiç işe yaramayabilir. Onların değişimini planlamak ve tasarlamak da hizmet sunumunu tasarlamakla ancak olabilecek bir durum. Teknolojiyi planlamamız lazım. 28 yıl önce mesleğe başladığımızda ve her hastama ultrason yaptığımı söylediğimde şarlatan diye beni yuhaladılar. 5 yıl önce bir kongrede hastasına ultrason yapmadan teşhis koyan bir hekimin suç işlediğini söylediler. Değişim… Biz bunları canlı yaşadık. Bence de ultrason yapmadan hastasına reçete yazan, gönderen ya da teşhis koyan bir hekim hata işlemiştir. Çünkü orada bir sıkıntıyı atlayabilir. Yani teknolojiyi planlamanız lazım. Her kadın doğumcuya bir ultrason verecekseniz Sağlık Bakanlığı ve özel hastaneler olarak teknoloji planlamasını doğru yapmanız gerekir. Teknolojiyi belki yine farklı planlayacağız. 10 yıl sonra insanların görüntüleme için hastanelere gitmeleri gerekeceğine inanmıyorum. Muhtemelen olmayacak. Öngörüm yanlış çıkabilir ama bunları tartışmamız gerekir. Ben bunları size söylüyorum ancak kendi hastanemde yapabiliyor muyum?

Beyin öyle arızalı bir organ ki geleceği kurguluyor, geçmişi hatırlıyor ama bugün ile yaşıyor. Bugün aslında sizi yöneten rakiplerinizin ne yaptığı, hastalarınızın sizden ne istediği… Geleceği kurgulamak hizmet sunucularının tek başına yapabileceği bir şey değil. Üniversite hocalarının da tek başına yapabileceği bir şey değil. Buna mutlaka siyaset önderlik edecek. Hizmeti kullananları ve gençleri işin içine katacak.

Bugünkü yaptığımız cerrahi işlemlerin gelecekte yüzde 80’ini yapmayacağız. Hastaların yüzde 80’i zaten cerrahi duruma gelmeden anlaşılmış olacak ancak öylesine hızlı yaşlanıyoruz ki, daha doğrusu yaşlılarımızı artık o kadar zor kaybediyoruz ki, bu yaşlanan dünyada o kadar farklı operasyon sayıları azalmayacak, cerrahlar gelecek için o kadar çok üzülmeyebilir. Robotik olur başka bir şey olur cerrahların kapsamında olacağına inanıyorum. Yazılımları çok iyi planlamamız gerekiyor. Burada en büyük alkışı Sağlık Bakanlığı ve SGK’ya yapacağım ancak özellikle sayın Bakan Yardımcımızın Başında olduğu E-nabız nedeni ile Şuayip Bey’e yapacağım. Tebrik ediyorum. Mükemmel bir iş, her kullandığımda hayranlık duyuyorum. Bir de MEDULA’mız var. O da güzel bir yazılım. Ancak ikisi birbiri ile hala sağlıklı konuşamıyor. Veri madenciliği ve doğru veri çok değerli ancak kullanırsanız çok değerli. Öylesine mükemmel bir MEDULA’dan çıkmış tek bir makale hatırlamıyorum. Dilerim bu binlerce makale sağlık alanında E-nabız’dan çıkar. Çoklu yazılımların bir handikapı var. Eğer birbirleri ile konuşmuyorlarsa bizim iş yükümüz fazlasıyla artıyor. Dijitalleşmiş bir dünyada hala neden altı yer kayıt yapıyoruz.

Dijitalleşme diyoruz siz insanların içinde kaybolduğu şehir hastaneleri yapıyorsunuz. Bu çağda biz insanlar gelecekte hastaneye gelmeyecek diyoruz herhalde ileri derece yaşlıların geleceği bir bakım evi yapıyorsunuz. Çünkü vatandaşın dünyada ayağına giden enerjik, modüler hastanelere ihtiyacı var. Onun da altyapısının yeniden gözden geçirmemiz lazım. Neden işi değil de binaları alkışlıyoruz. İşi gören binalar mı? Eğer aynı işleri ayrı binalarda yapacaksak o binaların dönüşümünü de sorgularım.

İhtiyaçları da planlamak lazım. Hastalara soruyor muyuz ihtiyaçları ne? Gelecekteki ihtiyaçları ne olacak? Onların ihtiyaçlarını planlamadan geleceği planlayamayız. Ameliyathaneleri planlamamız lazım. Biz hala ameliyathane yapıyoruz çünkü cerrahlarımız aynı saatte ameliyat yapmak istiyor.

İstihdamı planlamamız lazım. Gelecekte çok fazla hekime mi, yaşlı hastalara bakacak sağlık personeline mi, doktor ile hemşire arasında bir uzmana mı ihtiyacımız var. Neden durmadan doktor, hemşire ya da sağlık teknisyeni üretiyoruz. Tüm eğitimi tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Yoksa eğittiğimiz insanları mesleklerinin içinde tekrar tekrar farklı meslekler için eğitmek zorunda kalacağız.

Tüm bu eleştirilere rağmen Türkiye sağlıkta bir sürü dünya ülkesinin önündedir. Türkiye bugün sağlıkta dijitalleşmeseydi 850 bin sağlık çalışanı ile 800 milyon muayeneyi ve 1,5-2 milyon ameliyatı yapabilir miydi? Kuvvetle muhtemel 2 milyon çalışanla dahi yapamazdı. Kuvvetle muhtemel yüzde 70’in üzerinde sağlıkta memnuniyeti de yakalayamazdı. Türkiye sağlıktaki dijitalleşme ile çok az para ile çok işler yapmayı başaran bir ülkedir. Ama son zamanlarda proaktif olmaktan edilgen olmaya gittik. Değişimin bize ihtiyacı yok, değişim biz olmadan da oluyor zaten. Ama biz değiştirebiliriz. Sağlıkta dönüşümle değiştirdik. Ama sistemimize aşık olarak edilgen hale geldik. Seneca’nın güzel bir sözü ile sonlandırmak istiyorum. Hayatı ancak belki hayatınızın sonunda anlarsınız, ölümü de öldüğünüzde. Çünkü biz bugünü ve geçmişi görerek kendi hayatımızı anladığımızı düşünüyoruz. Yarın bugünkü anladıklarımızla iş göremeyebiliriz.