Cuma
Mart, 29
Ana SayfaHaberlerBasında OHSADOHSAD Başkanı Dr. Bahat, Noyan Doğan’ın Konuğu Oldu

OHSAD Başkanı Dr. Bahat, Noyan Doğan’ın Konuğu Oldu

Hastanelerin kategorize edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Genel Başkanı Op. Dr. Reşat Bahat, Habertürk kanalında, 11 Haziran 2019 tarihinde Noyan Doğan’ın sorularını yanıtladı.

Özel hastanelerde dönemin değişti. Hastaneleri kategorize ettiler. Bu özel hastaneleri ve vatandaşları nasıl etkiliyor? Neden böyle bir ihtiyaç duyuldu. Ayın 31’inde Resmi Gazete’de yayınlanmış, bugün de genelge çıkmış, tüm detayları Sayın Dr. Bahat paylaşacak.
Türkiye’de zaten basamaklı hizmet sunumu var. Yani birinci basamak hizmet sunumu Aile hekimliklerinde yapılan hizmet sunumudur. İkinci basamak hizmet sunumu küçük kamu hastanelerinde ve özel hastanelerde yapılan hizmet sunumudur. Üçüncü basamak hizmet sunumu ihtisas hastaneleri ve üniversitelerde yapılan hizmet sunumudur. Bu zaten bugüne kadar vardı. Buraya şimdi kamu olsun özel hastane olsun, üçüncü basamak hastane tanımlandı. Üçüncü basamak hastane nedir? En az 120 doktoru, 300 yatağı ve 30 bin metrekare kapalı alanı vardır. İleri teknoloji ile nitelikli işler yapıyordur. Yani büyüklükler, ölçeklerle ilgili kıstaslar getirildi. Aslında iki yıldır böyle bir şeyi Bakanlıktan bekliyordur. Sayın Bakanımız ile bakan olmadan önce de bu konuları tartışırdık. Sektörün karşı çıkmadığı unsurlardan bir tanesi.

Bu üçe kim uyuyor?
Sayın Bakanımız içimizde sektörün sorunlarını en iyi bilen kişidir. Sektör olarak bunlar tartıştığımız şeyler. Bu anlamda sağlık en şanslı sektörlerden biridir. Tüm bu yaşadığımız sıkıntıları içinde yaşayarak bilen biridir. Ancak sektörle tartışılmadan birden çıktığı için bir şok etkisi yarattı. Dernek Başkanı kimliğimle buradayım. Bundan faydalanıp faydalanmamam ayrı bir şeydir, sektöre ne fayda sağladığı ayrı bir şeydir. Sektörden çok ciddi bir tepki geldi.

Türkiye’de kaç tane özel hastane vardır? Bunlardan kaçı üçüncü basamağa giriyor?
550 tane. Bu şekli ile 20’yi zor geçer ama bu da sektörü büyümeye, konsolidasyona ve birleşmeye yöneltecek bir şey diye düşünüldüğünü tahmin ediyorum.

20 tanesi bu kriterleri ancak karşılar geri kalanlar ikinci basamak doğru mudur?
Evet.

Sıkıntı ne o zaman?
Bu geri kalanların oyun dışında kalmış hissine kapılmalarıdır. Buna göre de Dernekteki olağan üstü toplantımızda büyük bir tepki geldi. Neticede sektörün şikayetlerini toplayacak ve Sayın Bakanımıza ileteceğiz. Böyle böyle talepler var diyeceğiz.

Bu kriterler belirlenirken aslında üçte olmamız gerekirken ikide kaldık…
O öyle değil ama kriterler daha tartışılabilirdi diye serzenişleri var. Çünkü afiliye olan özel hastaneler var. Afiliye olan hastane demek özel hastane ile vakıf tıp fakültesi hastanelerinin birlikte hastane işletmeleri ve birlikte eğitim yapmaları modelidir. Bu Türkiye’ye özel bir şey değil. Dünyanın birçok yerinde afiliasyon var ve çok başarılı uygulanıyor.

Bu kalkıyor mu ortadan?
Bu kalkmıyor ama bunun taşıdığı avantajlar ortadan kalkıyor. Bu avantajlar ortadan kalktığında da doğal olarak afiliasyon için bir anlam kalmıyor. Yani özel hastanenin bir menfaati yok bu işten, bir katkı sağlamıyor. Kadro katkısı sağlamıyor. Doğal olarak hastanesinin yüzde 10’unu, 20’sini üniversiteye ayırması için çok fazla sebep kalmıyor. Eğitime biraz sıkıntı getirebilir ama ben şuna inanıyorum; bu evrilebilir. Sayın Bakanın buradaki sıkıntıları dikkate alacağına inanıyorum. Bir hastane ile olmayabilir, iki hastane ile olabilir.

3B mi şimdi?
Onun da bir 3A’sı, 3B’si var. 600 yatağın, 240 doktorun ve 60 bin metrekarenin üzerinde olursa 3A oluyor. Bunlar daha ziyade şehir hastaneleri gibi değerlendiriliyor. Ama bu kriterler özel ve devlet hastaneleri için de geçerli. İlk defa yalnız bu çok pozitif yönüdür; özel-kamu diye ayrım yapılmadan bu yapıldı. Bu çok özel bir şeydir.

Peki devletin kaç hastanesi bu üç kategorisine giriyor. Devlet hastanelerinin yüzde 60’ı bu üç kategorisine girer. Çünkü devletin yatak problemi yok. Bir odaya 3-5 yatak koyarak da yatak artırabilir. İstediği kadar doktor artırabilir, istediği cihazı alabilir. Maliyet muhasebesine dahil değil. Bir kamu hastanesi için 30 bin metrekare kıstasını sağlamak çok zor olmayabilir. Devletin daha kolay uyabileceği bir şey…

Bu özel hastaneleri, sizleri ve yatırımcıyı olumsuz etkileyecek bir ortam doğurursa ne olur?
Biz sağlık turizmine odaklandık. Nitelikli branşları elde edemezsek, yatak sayımızı artıramazsak, nitelikli cihaz almamıza müsaade edilemezse; Cumhurbaşkanımızın bize gösterdiği o 20 Milyar Dolarlık hedef hayal olur. Halbuki o hedefe hem sektörün hem Türkiye’nin hem de Türk insanının çok ihtiyacı var. Burada çok büyük bir katma değer var.

Dışarıdan gelen adam ikinci basamaktakine gideyim, üçüncü basamaktakine gideyim diye bir ayrıma mı gidecek?
Gitmeyecek ama üçüncü basamaktaki nitelikli branş ve cihaz avantajları ikinci basamakta olmayacak. Üçüncü basamağa daha fazla para verileceği için ikinci basamak yerli hasta ile ayakta kalmakta zorlanacak.

Para konusuna nereden geldik?
Üçüncü basamak ödemenin bir anahtarı haline gelirse doğal olarak Sosyal Güvenlik SUT ile nasıl devlet ve üniversite hastanelerinde daha fazla para veriliyorsa üçüncü basamak olanlara da daha fazla kaynak ayrılacaktır.

Örnekleyelim, şu anda nasıl veriliyor?
Bir tarafta SGK tarafından bir muayeneye 24 TL veriliyorsa bir tarafta bu 48 TL’dir, 52 TL’dir. Bir ameliyata 1000 TL veriliyorsa diğer tarafta bu 1200 TL’dir.

Dolayısı ile üçüncü basamak SGK’dan daha çok para almış oluyor, doğru mudur?
Doğrudur. Bu eşitsizlik yaratacaktır. Tabi büyük bir hayal kırıklığına şöyle uğruyoruz; yıllardır SUT fiyatlarının artmasını istiyoruz. 13-14 yıldır artmayan bu fiyatların herkes için artmasını istiyoruz. Öncelikle bu fiyatlar artar, bundan sonrasını konuşur, tartışırız. Bundan sonra mutlaka üçüncü basamak hastanelere de ihtiyaç olduğuna inanıyoruz zaten. Buna karşı da değiliz. Bu 300 yatak olmayabilir, 200-250 yatak olabilir. Bunu özendirmek için daha fazla ruhsat verilebilir. Ama bu yönetmelikle çıkan iyi şeyler de var. Mesela askıda ruhsatlar vardı.

Askıda ruhsat nedir, askıda ekmek gibi?
Aynen öyle. Hastanesi kapanmış, ruhsatını askıya almış ama kendisinin hastane açma şansı kalmamış, işçilerine ve piyasaya olan borcunu ödeyememiş arkadaşlarımız var. El konulmuş ama ruhsatı da işe yaramayan şirketler var. Tüm bu ruhsatlar hastane işletmek, hastane açmak isteyen kurum ve kuruluşlara verilebilecek.

Yeni hastane açma izni verilmiyor mu?
Yeni hastane açma izni verilmiyor, o yüzden bunlar veriliyor. Yine üniversite hastanelerinin kullanmadığı ruhsatlar vardı. Bunların özel hastanelere devrine müsaade edilecek. Bunlar güzel şeyler. Neticede sadece kadro devredebiliyorduk. Kadın Doğum Hekimi, Kulak Burun Boğaz Hekimi gibi… Bu sefer birim de devredebiliyoruz. Yani Tüp Bebek Birimi, Fizik Tedavi Birimi, Organ Nakli Birimi gibi birim devirlerine de müsaade edildi. Eskiden 33 kadronun üzerindeki kadrolar devredilebiliyordu, şimdi kadrosunun yüzde 10’u kadar olan kısmını yani 40 kadrosu varsa 4 kadrosunun diğer hastaneye devri gibi daha mobil, daha işe yarayacak unsurlar da çok daha işlevsel hale getirildi. Ama işlevsel hale getirilmeyen unsurlar da var. Siz burada bir hekimle anlaşmışsınız ama sizin Adana’da da bir hastaneniz var ve haftada 2 gün oraya gidiyor. Bazı az bulunan hekimlerin şehir dışında çalışmasına belirli bir süreden sonra yasak getirildi. Zincirlerin bazılarının işine yaramıyor. Orada biraz mağdur oldular. Bunların giderilmesi lazım ama şu var; asla ümitsizlik yok, Sayın Bakan sektörü sever ve dinler, içimizden birisi… Biz onunla tüm problemlerimizi çözeriz. Bunlar sektörün önünü açabilecek yenilikler… Eğer sektörün rahatsız olduğu unsurlar giderilirse mutlaka buradan olumlu işler çıkar.

Vatandaş olarak bu beni nasıl etkileyecek?
Daha büyük, daha güçlü özel hastaneler olacak. Bu sınırlı sayıdaki güçlü ve büyük özel hastaneler nitelikli işler yapabilecek.

Maddi olarak daha ucuza mı, daha pahalı mı tedavi olacağım? Özel sağlık ve tamamlayıcı sağlık sigortası olanları nasıl etkileyecek?
Vatandaşı olumlu etkileyecek tek bir hareket Sosyal Güvenliğe, SUT’a 13-14 yıldır yapılmayan güncellenmenin yapılmasıdır. Tüm bunlar hiçbir vatandaşı etkilemez. Bunlar yatırımcıyı etkiler. Bunlar sağlık turizmini bir süre olumlu etkiler, sonra belki olumsuz etkiler. Önce herkes için bir SUT artacak, herkes yaptığı işin karşılığını alacak. 13-14 yıldır bu güncellemeler yapılmadığı için yaptığımız işin karşılığını vatandaştan hırsızmış gibi alıyoruz. Bu çok ayıp bir şey… Bize kendimizi kötü hissettiren bir şey… Biz saygın insanlarız ve saygın bir iş yapıyoruz. Bizim bu duruma düşürülmememiz lazım. Bunun artık görülmesi lazım.

Yüzde 200 farktan kaynaklanan…
Siz yıllardır güncelleme yapmamışsınız, 1 liranın yüzde 200’ünü alsanız ne olur, yüzde 300’ünü, yüzde 30’unu alsanız ne olur? Evinizin kapısında bir kırmızı ışık var, daimi olarak yanıyor ve kırmızı ışığı geçmeden çocuğunuza ekmek alamıyorsunuz. Bizim geldiğimiz nokta bu. O ışığın bazen yeşil yanıyor olması ve karşıya geçmeye müsaade etmesi ya da ışığın yerinin değişmesi lazım.

Buradan vatandaşa bir şey çıkaramadık mı?
Yani şöyle söyleyeyim. Rekabeti olumlu etkilerse, vatandaşı olumlu etkiler. Sektörün rekabeti olumlu etkileyeceğine ilişkin kaygıları var. Sayın Bakan o kaygıları gidermek durumundadır. Kendisine bu kaygıları raporlayıp bildireceğiz. Bizim arkadaşımız ve Bakanımız. Bu sorunu kendisi ile çok uzun olmayan bir sürede çözeceğiz inşallah.

Özel sigorta ve tamamlayıcı sigorta ile daha uygun fiyata hizmet alınabilir demiştiniz
Doğru. Tamamlayıcı sigorta neyi tamamlıyor? Sosyal Güvenliğin ödediği ile benim cari fiyatımız arasındaki parayı tamamlıyor. Sosyal Güvenliğin ödediği fiyat arttığında doğal olarak tamamlayıcı sigorta ucuzlayacaktır. Çünkü vatandaşın adına tamamlanan para küçülecektir. Eğer daha çok hastanenin SGK’dan aldığı parayı artırırsa, vatandaşın ödeyeceği parayı da azaltacaktır. Bu da poliçeler ucuzlayacak demektir. Tüm bunların yapılabilmesi için SUT fiyatının herkes için artırılması gerekir. Bir kere aslında tamamlayıcı hizmetinden faydalanan halk sadece 15-20 tane 3A, 3B’ye gitmiyor. Tüm Türkiye’deki hastanelere gidiyor. Sonra Türkiye İstanbul’dan oluşmuyor. Bir Anadolu ilinde 3A, 3B hastane açamayacağınıza göre, orada da özel hastane bir ihtiyaç olduğuna göre oradaki arkadaşlarımıza da bir çözüm bulmanız gerekiyor. Bu çözüm de başka bir hastane ile 3A, 3B olup bir hastane yaratmasıdır. Bu sıkıntılarımızı inşallah Sayın Bakanımızla çözeriz.

Bu bir anlamda orta büyüklükteki birkaç hastanenin birleşmesi ve daha fizible hale gelmesine de cevaz vermez mi?
Bu yönetmelik tek binada istediği için cevaz vermez. Tüm bunlar bir hastane kompleksinin içinde ve aynı sahiplikte olacak ise cevaz vermez. Alansal büyüklük ve mekansal farklılıktan bahsediyorum. Yani siz Şişli’de ben Sultanbeyli’de olurum, ikimizin büyüklüğü 300-350’yi geçer, doktor sayısı 120’yi geçer ve bu şans tanınırsa o zaman konsolidasyonlar olur. Kalite artar ve verilen ilave branşlar hastaneler arasında bölüşülerek bir değer yaratılır ve o değer Türkiye’nin ve İstanbul’u her yerine yayılır. Herkes sağlık turizmi yapar hale gelebilir. Bundan nemalanabilir. İsteyiz demeden önce evrilmesini istemek daha mantıklı görünüyor.

Sayın Bakan sıkıntıları en iyi bilen kişi ve kendisine muhtemelen gideceğiz ama sektörün dün akşamki toplantısında talepleri bu yönde idi. Önümüzdeki pazartesi toplantısında da bu talepler netleşecek. Bu taleplerimizle birlikte Sayın Bakanımıza gidip derdimizi arz edeceğiz.

Peki yeni yatırımcı, uluslararası yatırımcı çeker mi?
20-30 hastane için çeker ama 550 hastane için çekmez. 3A, 3B hastanelerin içine girebilecek hastaneler için yatırımcı çeker. Diğer hastaneler bu şekli ile sıkıntı yaşayabilir. Korkuları o, değer kaybedeceklerini düşünüyorlar.

Siz 120 doktoru bulduğunuzda 24 tane nitelikli alanlarda, üst branşlarda size hekim de veriyor. Gastroenterolog, romatolog, yeni doğan gibi farklı branşlar veriyor. Yani hastanecilik nitelikli işlerin yapılması ile yeşeren bir yerdir. Siz sadece ana branşlarla özel hastanecilik yapıp vatandaşın tüm problemlerini çözemezsiniz. Bu hakları daha ziyade bu hastanelere verdiği için bu hastanelerin içinde olmak hem hasta hem de doktor olarak değerli bir şeydir. Özel hastane ya da üniversiteye gitme sebebiniz problemlerinizi aynı mekan içinde çok hızlı bir şekilde ekonomik ya da ekonomik olmayarak çözdürmektir. Bu avantajı bu hastaneler daha fazla taşıyorlar. Ayrıca bu hastaneler aynı zamanda üçüncü basamak olduğu için ödeme modeli olarak SGK’dan üçüncü basamak ödeme alacak, o şekilde de bir avantajı olacaktır. Vatandaş yine yanındaki ikinci basamak hastaneye gitmeye devam edecektir ama o hastane “uzun vadede dayanamam ben” endişesini taşıyor. Dün akşamki toplantıda bunu söylediler. O kadar 3A, 3B hastanenin ve şehir hastanelerinin arasında doktor yok, yatak yok, branş yok. Sağlık turizmi yapamayacağız, büyüyemeyeceğiz. Batarız endişesini taşıyorlar.

Şehir hastaneleri bu söylediğiniz kategoriye mi giriyor, diye bir izleyici soruyor
Şehir hastaneleri ultra bir model. İçinde 1000’den fazla yatağın, nitelikli cihazların olduğu bir model. Kamunun yatırımı özel sektöre yaptırdığı ve ondan kiraladığı ve işlettiği; sağlık alanlarını işlettiği ama sağlık dışı alanlarından hizmet satın aldığı bir model. Bu model Türkiye’de 30’dan fazla hastanede, hemen hemen büyük şehirlerin tamamında uygulanacak bir model. Bu modelin özel sektöre ne getirip ne götüreceğini şimdilik bilmiyoruz. Neticede bir finansal model. Bu yola girildi. Söyleyeceklerimizi o zaman söyledik. Bu saatten sonra bu hastanelerin işletilmesi için kamuya yardımcı olmamız gerekir. Bu hastaneler Türkiye’nin malıdır. Hepimizin malıdır. İşlemediğinde ya da sıkıntıya girdiğinde hepimiz sıkıntıya gireriz.

Vatandaş bu yeni düzenin sağlık hizmeti alma konusunda kendi hayatında bir şeyi değiştirip değiştirmeyeceğini sormuş
Neticede hiçbir siyasetçi vatandaşın hayatına olumlu yönde dokunmayan hiçbir şey yapmaz. Siyasetçiden de beklenen budur. Sayın Bakanın da amacının bu olduğuna inanıyorum. Bu konuda eleştirilerimiz varsa da kendisine ileteceğiz. Muhtemelen de bizi dikkate alacaktır. Tamamen vatandaşın faydasını önceleyen şekilde yaptığını düşünüyor ve inanıyorum. Eminim ki vardır, yoksa da olacaktır.