Cuma
Mart, 29
Ana SayfaHaberlerResul Kurt'un "Özel Hastanelerin Sünnet Korkusu" Konulu Yazısı

Resul Kurt’un “Özel Hastanelerin Sünnet Korkusu” Konulu Yazısı

Değerli Üyelerimiz;

Resul Kurt tarafından hazırlanan “Özel Hastanelerin Sünnet Korkusu” konulu haber metnini aşağıda bulabilirsiniz.

Bilgilerinize,

OHSAD


Gün geçmiyor ki basında özel hastaneleri yerden yere vuran bir haber yayınlanmasın. Sağlık kuruluşlarının ne dolandırıcılığı kaldı, ne de ahlaksızlığı. Son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim ki duruşumuz net anlaşılsın. Her konuda özel sektörün önünün açılmasından yanayım, ancak bu sistemin açıklarından yararlanarak SGK’yı dolandıranları da mazur göremeyiz.

SGK, maalesef etkin ve verimli bir sistem kuramadığından, dahası kurunun yanında yaş da yandığından kimi zaman kötü niyetli kişilerce dolandırılıyor. Çünkü en karlı iş, maliyetsiz iş’tir. Bazı sağlık kurumlarının hiç bir teşhis, tedavi yapmadan, hastaneye dahi gelmeyen kişilerin kimlik numaralarını kullanarak büyük rant elde ettiğini duyuyoruz. Bu tür suistimaller her dönemde ve her kurumda yapılmaktadır.

10 yıl kadar önce bir süre Çalışma Bakanlığı yapan Yaşar Okuyan’ın SSK yolsuzluklarını, fahiş fiyatlı stentleri, ortez ve protezleri, hatta doğuran erkekleri, neşter operasyonlarını unutmadık. Hatta bu yolsuzlukların dönemin SSK genel müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun yöneticiliğinde de aynen yaşandığını belirtmeliyiz. Yani demem o ki, sosyal güvenlik kurumları kendi denetim sistemlerini hayata geçirmezlerse kötü niyetli kişiler sistemin açıklarını her zaman kullanır ve kullanacaktır.

Bugün sağlıkta ne durumda olduğumuzu anlayabilmek için, 10 yıl önce sağlıktan nasıl yararlandıklarını tekrar hatırlatmakta yarar var. SSK’lılar 120 günü, Bağ-Kur’lular ise 120-240 günü doldurunca sağlıktan yararlanabiliyordu.

Yine, SSK’lılar ve Bağ-Kur’lular özel hastanelerin kapısından dahi giremiyordu. SSK’lılar gerekli belgelerle işyerlerine en yakın SSK sağlık tesisine, diğer kimseler ise ikametgahlarına en yakın SSK sağlık tesisine başvurarak muayene ve tedavilerini yaptırabiliyorlardı. SSK hastanesi dışındaki sağlık tesislerine ani ve acil durum nedeniyle başvurulması halinde, SSK tarafından kabul olunması şartıyla resmi sağlık tesislerinde yapılan tedavi masrafları aynen, özel sağlık tesislerinde yapılan tedavi masrafları ise cüzi bir tarife üzerinden ödenmekteydi. Yani SSK’lılar bırakın ilave ücret ödeyerek özel hastaneye gitmeyi, acil durum yoksa devlet hastanelerine bile gidemiyordu.

Belki okurlarımız SSK’lıların sabahın 3’ünde girdiği hastane kuyruklarını hatırlar. Kılıçdaroğlu, kuyrukları azaltmak için o dönemde surtime adı verilen, doktorların mesai bitiminde SSK hastanesinde ilave ücret alarak muayene olmalarını getirdiğinde, kuyruksuz muayeneye ne sevinmişti yurttaşlarımız. Şanslı olup tedavisini tamamlayanlar bu sefer SSK hastanelerindeki eczane kuyruklarında telef oluyordu. Hatta Cerrahpaşa, Çapa gibi tıp fakültesinde yatarak tedavi olabilme şansını yakalayanlar ise günde iki kez SSK hastanelerine ilaç seferi düzenliyordu.

Nereden nereye gelmişiz. Gelelim bu konuyu nerden açtığımız. Vatandaşlarımız artık 30 günü doldurunca sağlıktan yararlanabiliyor. Hatta arzu ederse devlet hastanesine, isterse özel hastaneye gidebiliyor. İlacını eczaneden alabiliyor. Ancak yurttaş haklı olarak diyor ki, özel hastaneye gidelim, sağlıktan en iyi şekilde yararlanalım, devlet hastanesi kuyruklarında beklemeyelim, ilacı fark ödemeden alalım istiyor. Vatandaş en kaliteli hizmeti en düşük maliyetle istemekte haklıdır. SGK ise üzerinde büyük bir kambur olan sağlık harcamalarından tasarruf etmek istiyor. Özel hastanelere yaptığı ödemeleri kıstıkça kısıyor. Öyle ki, 5 yıldan bu yana özel hastane fiyatlarına zam yapılmamış. hatta indirime dahi gidilmiş. Sağlık hizmetinin de bir maliyeti var, bu yükü kimse sırtlamak istemeyince yük özel hastane ve vatandaş arasında paylaştırılıyor. Hastaneler mecburen kavga gürültü fark alıyor.

Bir özel hastanenin ortağı olan doktor arkadaşımla konuştuk geçen gün. Doktor diyor ki, SGK paket fiyat belirliyor ve paket fiyatın içerisinde yer alan tetkik ve görüntülemelerden fark ücret alınamıyor. Muayene ücreti olan ortalama 25 TL civarında olup, bu tutarın içinde tetkik, muayene, ultrason, röntgen, laboratuar tahlilleri gibi hizmetler dahil tutuluyor. SGK bunlar için ayrıca bir ödeme yapmıyor, sadece 25 TL ödüyor.

Ameliyat fiyatları da paket fiyatla olup, tutarı ameliyatın büyüklüğüne göre 250 TL ile 2000 TL arasında değişiyor. Örneğin sünnet işlemi için SGK’nın ödediği tutar 50 TL ve hastanelerin alacağı fark tutarı da 45 TL (A-B grubu hastaneler için) olabiliyor. Görüşmeden öğrendiğime göre, yaz ayının gelmesiyle birlikte sadece çocuklarda değil, özel hastanelerin de sünnet korkusu başlıyormuş.

Sözleşmeyle günde 60 hasta sınırı geldiğinden dolayı, hastaneler sabit maliyetleri düşürmek için daha fazla hasta kabul etmek isteseler de bu mümkün olmuyor. Hastanelerde norm kadro uygulamasından dolayı doktor bulma şansı da olmuyor. Doktorlar için özel hastanelere kadro verilmiyor. Hastane açmak mümkün olmadığı gibi, açılmış hastaneler de istediği kadar doktor çalıştıramıyor. Hemşire ve diğer yardımcı sağlık personeli bulmak da ciddi bir sorun. Hastaneler arasında kadro satışı var ve bu da ciddi tutarlara varıyor. SGK’nın ödediği ücretlerden yüzde 20 kurumlar vergisi, yüzde 15-35 gelir vergisi, binde 6,6 damga vergisi, yüksek rakamlara ulaşan personel ücreti, yüzde 37 SGK primi de kesilince özel hastaneler isyan noktasına geliyor. Vatandaş ve SGK gibi özel hastanelerde diken üstünde. Kurunun yanında yaş’ta yanmasın, sağlıkta daha fazla sorun yaşanmasın.

Dr. Resul KURT
[email protected]
www.resulkurt.com