Dr. Reşat Bahat Habertürk TV’ye konuk oldu
Habertürk TV,
Para Gündem Programına katılan OHSAD Genel Başkanı Op. Dr. Reşat Bahat, sağlık
harcamasının neden arttığına ilişkin Rahim Ak, Serdar Kuter ve Ebru Baki’nin konuğu
oldu.
Sağlık sigortaları yüzde 35-40
oranında zamlandı. Peki, Türkiye’de sağlık sigortası yaptıranların sayısı
nedir? Bir şirketlerin grup sigortası kapsamında yapılan sigortalar var. Bu 1.4
milyon kişi. Bir de ferdi sağlık sigortaları var. Bu da 1.1 milyon kişi. Yani
Türkiye’de toplamda 2.6 milyon sağlık sigortası yaptılar kişi sayısı var. 85
milyonluk ülkede 2.6 milyondan bahsediyoruz. Bunların da yarısı çalışanlara
yaptırılan limit ve kapsamları kısıtlı sigortalar. Tamamlayıcı sağlık
sigortasını da katarsanız 3.3 milyon yapıyor. Bu rakamlar çok düşük kalıyor. Sigorta
şirketlerinin geliri 4 milyar TL, ancak gideri de 3.8 milyar TL. Diyorlar ki
her kazandığımız 100 liranın 85 lirasını zaten geri ödüyoruz. Dolayısıyla
sigortalı sayısı düşük ancak aynı zamanda kullanım çok artıyor. Neden sağlık
sigortası primleri artıyor? Sigorta şirketleri tıbbi malzeme fiyatlarının
arttığını, 1000 lira stend parası ödenirken şimdi 7000 lira ödendiğini
söylüyorlar. MR, ulturason gibi
cihazların fiyatlarında artış nedeni ile maliyetlerin arttığını dile
getiriyorlar. Sağlıkta fiyatlar çok mu arttı?
Sağlık
enflasyonu dünyanın her yerinde o ülkenin enflasyonundan daha yüksektir. Çünkü
sağlık yenilikçi bir iştir, inovatif bir iştir. Sürekli teknolojilerinizi
yenilersiniz. Yeni teşhis metotları çıktığında eski metotları vatandaş sizden
istemez olur. Hele hele Türkiye gibi rekabetin çok olduğu ve kamunun da iyi
sağlık hizmeti verdiği ülkelerde özel sektör daha yenilikçi, modern ve yaratıcı
tedaviler bulmak zorundadır. Bu da normal enflasyonun üzerinde bir enflasyonu
tetikleyen bir unsur… Onun dışında bizim özellikle kullandığımız ilaçlar,
cihazlar ya da sarf giderlerinin yüzde 95’lik gibi çok önemli bir kısmı dövizle
ilgilidir. Dövizin hem kendisi hem de finansman maliyeti çok yükseldi. Yani
bunların faizi de yükseldi. Bunun dışında başka bir sıkıntı daha var. Özellikle
Sosyal Güvenliğe sunduğumuz hizmetlerin yaklaşık yarısından vatandaştan hiç
fark talep edemiyoruz. Yıllardır bu böyle. 14 yıldır Sosyal Güvenlik Kurumu
SGK, SUT fiyatlarına hiçbir güncelleme yapmıyor. Öyle ki, iyi bir hastane SGK
ile anlaşmalı ise yılın sonunda yüzde 60’ından hiç fark alamıyor. Yani
kanserden yoğun bakıma, acillere kadar bir sürü alanda fark alması yasak.
Bunlarda fark alması yasak olan hastaneler yüzde 40’lık bir alanda gelir elde
edebilmek ve geçinebilmek için doğal olarak enflasyonun üzerinde bir güncelleme
yapmak zorunda kalıyor. Eğer her alandan fark alabilir hale gelse o zaman
enflasyon oranındaki bir fiyatla belki hayatlarını idame ettirebilirler. Tüm
bunlara rağmen özel hastanelerin tamamına yakını enflasyonun altında bir ücret
belirlemek zorunda kaldı. Çünkü müthiş bir rekabet ve hasta sayısında ciddi bir
azalma var. Sosyal Güvenliğin bize gelen hastalardan adeta ceza alır gibi 15
lira alması, kamuya giden hastalardan 5 ya da 8 lira alması gibi bir fark bile
maliyetlerini artırarak kamuya hasta yönlenmesine sebep oluyor. Tabi kısır bir Pazar
oluyor. Bu özel sigortalı sayısını Türkiye’ye hiç yakıştıramıyorum.
Primler pahalı!
Primlerin
pahalı olmasının sebeplerinden bir tanesi bu.
Enflasyon yüzde 20, sağlık
sigortasındaki artış yüzde 30’u aşıyor. Özel hastanelerdeki fiyat artışı keza
öyle. İnsanların geliri o kadar artmıyor.
Bir de şu
açıdan bakalım. Kazancının yüzde 85’ini prim olarak geri ödemiş bir
sigortacılık sektöründen bahsediyoruz. Ona baktığımızda neticede ciddi de bir rekabet
var aralarında. Yok olmamaya çalışıyorlar. Neden bu artışı yapmak zorunda
kalıyorlar, biz neden bu artışları yapmak zorunda kalıyoruz onun üzerinde
durmak lazım.
500 hastane var ancak ödemelerin çoğunun 20 hastaneye yapıldığını söylüyorsunuz. Kamu ile özeli söylediniz ama özel hastaneler arasında da fiyat farkları var.
Evet, bizim
bulduğumuz en önemli eksiklerden biri bu… Türkiye’de 567 özel hastane var.
Bunların 200’e yakını özel sigortalı hastalara hizmet sunacak donanımda. Özel
sigortalılar en azından markalaşmış ve sunumu iyi hekim ve personel ile
birlikte çok hızlı hizmet istiyorlar. Gelin görün ki bu pazarın önemli bir
kısmı çok sınırlı sayıdaki hastaneye gidiyor. Bunlara gitmesi bir şekilde
normal.
Zaten o hastaneler olmazsa sigortalı
sigorta yaptırmıyor.
Bunlar
halkın gözünde markalaşmış ve bu markalaşmayı da hak eden hastaneler. Orada da
sıkıntı yok ama onlara verilen paranın 10’da 1’ini, 5’te 1’ini diğer hastanelere
vermeye kalktığında diğer hastaneler o pazara güçlü girmek için çaba
göstermiyor. O sebeple aynı zamanda o satışları kendi ayaklarına tuzak da
oluyor. Dernek ve sektör adına vurgulamak istediğim şey o. Bunu sigorta
sektörüne ve sigortacı arkadaşlarımıza da özellikle ifade ediyoruz. Oradaki
verilen ücretler biraz daha yükseltilirse en azından eğer bu fiyatlar
rekabetsizlikten yükseliyorsa rekabetten her zaman tüketici yararlanır, en azından
daha büyük bir Pazar oluşur.
Rekabeti engelliyor, tekelleşme
yaratıyor, orada fiyatlara müdahale şansınız rekabeti azalttığı için olmuyor
diyorsunuz. Belli hastanelerin fiyatı yüksek diyorsunuz.
Yüksek
demiyorum. Belirli hastanelerdeki fiyatların önemli bir kısmının diğer
hastanelere de verilmesi durumunda gerçekçi, rekabetçi fiyatların oluşacağına
inanıyorum. Hastanelerin fiyat yüksek demiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın. Birçok
hastanenin fiyatları inanılmaz derecede düşük, hatta cari fiyatlarının bile
altında…
Acile gidiyorum bir yerde ücretsiz
bir yerde 50 lira ya da 12 liralık bir
seruma 400 lira verilir mi, gibi şikayetler var. Grip salgını var, çok yüksek
ateşle acile gidildiğinde, yüksek ateş acil sınıfına giriyor mu? Ücretsiz
kapsamında mı? Tamam, istismar edenler var ama yüksek tansiyonla gidiyorum,
bebeğimi yüksek ateşle götürüyorum ücret talep ediliyor deniliyor.
O zaman
salataya koyduğumuz maydanoz ve domates demeyeyim, malzemeler 3-5 lira iken siz
15 lira verebiliyorsunuz. Nitelikli iştir o. Ben bir kere insanların
hastalandıkları zaman sağlıkları için cebinden para ödemelerinin çok incitici
olduğuna inanan biriyim. Benim hayal ettiğim sosyal devlet anlayışında
sağlıklıyken bu bizden alınsın. Çünkü bunun çok ciddi bir bedeli var. Sağlık
hiçbir zaman bedava sunulamaz. Ya vergi olarak, ya prim olarak, ya özel sağlık
primi olarak alınsın ama bir şekilde sağlıklıyken bizden alınsın. Hastayken de
bize sistem onurumuza yakışacak şekilde ödesin. Keşke herkes özel sağlık
sigortalı olabilse… Ama tüm bunlara rağmen Türkiye’de cepten harcama dediğimiz
harcama yüzde 17. Bunun bir sürü Avrupa ülkesinde yüzde 18, 19, 20, 21 olduğunu
bilmenizi isterim. Yani biz sağlığa hala cebimizden yüksek para harcamıyoruz. Cepten
harcama dediğimiz harcamalar toplam bütçemizin yüzde 2,2’si. OECD ortalamasının
çok altında. Eğitime harcadığımızdan daha az para harcıyoruz.
Ayrıca
acilden girmeniz demek acil olduğunuz anlamına gelmiyor. Acilden girdiğiniz
zaman hastane size bir triyaj yapmak zorunda yani sizin acil olup olmadığınızı
size söylemek zorunda. Size baktıktan sonra sizin probleminiz eğer 24 saat
içinde hayatınızı kaybedecek ciddiyette bir problem değilse siz sarı ya da
yeşil alana yani acil olmayan alana alınırsınız. Bunun için de hastanenin fiyat
politikasına göre belli bir sigorta içinde bedeller ödersiniz. Tabi, 400 lira,
800 lira gibi ifadeleri biz de duyuyoruz ama bunun içinde muhtemelen bir sürü
analiz ya da tomografi, MR vardır. Sadece muayenenin acillerde 400 lira olduğu
bir hastaneyi hiç bilmiyorum. Eğer varsa da bunu lütfen söyleyin. Ama özel
hastanelerden memnuniyet Türkiye’de yüzde 72. Az bir oran değil, bence daha da
yüksek olabilir. Mutlaka 100 milyon insanın tedavi edildiği bir sistemin içinde
sadece özel hastaneler için söylüyorum mutlaka kusurlar da olur. Bunların da
üzerine ciddiyetle gidilmeli. Buna da katılıyorum. Çünkü çok prestij bir iş
yapıyoruz.
Hastaneye gittim ve benden alınması
gerekenin çok üzerinde bir para alındığını düşünüyorum mesela.
SGK’ya bunu
ihbar ettiğiniz zaman o hastane sizden aldığı fazla paranın en az 5 katı kadar
ceza yer. Yani bunun çok ciddi yaptırımı var. Hem de en kısa sürede yer.
Kamunun yaptırımları gayet ciddi. Bu anlaşmalar gayet ciddi anlaşmalar.
Ama burada da bir serbest piyasa var. Hastaneden hastaneye muayenehane ücreti bende 500, öbüründe 800, diğerinde 1000-1500 lira. Öyle herkes istediği fiyatı koyabilir mi? Ayrıca bir hastaneye gidildiğinde özel sigortalı isen fiyat farklı, değilsen farklı, böyle bir şey olabilir mi? Artan bu yük dönüp önünde sonunda sigortalının artan primine yansıyor.
Özel
sigortalar sizin cari fiyatınızın üzerinden bir anlaşma yapmaz. Bunu sigorta
yaptırdıkları kurumlara mutlaka söylemeleri lazım. Özel hastanelerin SGK ile
yapılan anlaşmalarında da uymakta zorlandığımız yüzde 200 kısıtı vardır. Size
14 lira muayenehane ücreti öder ve iki katından fazla alamayacaksınız der.
Hayatın olağan akışına uygun mu? Değil. En azından 14 yıldır artmıyorsa mümkün
değil. Yani evinizin önüne kırmızı ışık, karşıya da fırın konulmuş çocuklarınızı
doyurmak için kırmızı ışığı ihlal etmekten başka şansınız kalmamış. Özel sağlık
sektörünün şu anda içinde bulunduğu durum bu. Yaşamak için kırmızı ışığı ihlal
etmek zorundasınız. Bir şeyin kanuni olması ya da yönetmelikte belirlenmiş
olması onun hukuki olduğu anlamına gelmez. Bir hukuksuzluk var. Bir tekel var.
SGK’nın tekeli var ve 14 yıldır fiyat artışı yapmayarak adeta sektöre
zulmediyor ve benim üyelerim fevkalade sıkıntılı. Bunun bedelini de cebinden
daha fazla ödemek zorunda kalan ya da kötü sağlık hizmeti almak zorunda kalan
halk ödeyecek. Evet, Türkiye’de kamu sağlığa çok ciddi para harcıyor. Şehir
hastaneleri kuruyor, bir sürü düzeltmeler yapıyor ama Türkiye’de sağlık işleri
şu anda hiç iyi gitmiyor. Bina açarak hastane yönetemeyiz. Vatandaşı memnun edeceksen sağlık çalışanını
memnun etmek zorundasınız. Sağlık çalışanının memnuniyetsiz olduğu hiçbir
sistemin içinde vatandaş memnun olamaz. Ayrıca dünyanın tüm modern, gelişmiş
ülkelerinde özel sağlık hizmet sunucuları çok önemli bir alternatiftir. Bizim
alternatif olmaktan çıktığımız bir sistemde sağlık hizmetinde kaliteden
bahsedilemez. Geçen yıl bu memlekete bu krizde sağlık turizmi yaparak 2.5
milyar dolar para soktuk. Uçakların tersine hasta getirmeleri, hasta
götürmemelerinin sebebi Türkiye’deki sağlık politikasıdır. Doğrudur, çok güçlü
bir sağlık politikası vardır. Çok güçlü bir değişim ve dönüşüm oldu. Tüm
bunları tebrik ediyoruz ama biz kurduğumuz sisteme aşık olduk ve narsistin
boğulması gibi bir duruma gelmek üzereyiz. Kurduğumuz sistemin değişmesi lazım,
geliştirilmeye ihtiyacı var. Sosyal Güvenlik Kurumunun içindeki Genel Sağlık
Sigortası sağlık harcamalarını finanse eden kurum. Siz Genel Sağlık Sigortasının
devletten aldığı yüzde 25’lik payla birlikte 2017’yi 21 milyarlık karla
kapattığını biliyor musunuz? O paranın vatandaşın menfaati için sağlığa
harcanması gerekiyor. Orada bir arıza var. O para ile emekliyi fonladığınızda o
zaman acillerde ya da başka yerlerde bu tatsızlıklar oluşuyor. Benim istirhamım
bu sektöre sıkıntı yaratılması durumunda bundan hizmet alan vatandaş ta, oy alan
siyasetçi de, buna yatırım yapan yatırımcı da çok ciddi zarar görür. Türkiye’de
özel sağlık sektörüne yatırım yapan tüm yabancı yatırımcılar 5 yıldır düzenli
pişmanlar. O gördüğünüz güzelim hastaneler, güzelim zincirler 5 yıldır düzenli
olarak zarar açıklıyor. Evet, inşaat sektöründe dün ya da bugün başlamış
olabilir bu problemler ve onlar kısa sürede de düzelir inşallah ama sağlık
sektöründeki problem çok kronik. Bu bizdeki travma özel sağlık sigortalarını da
vuruyor. Bunu mutlaka düzeltmesi gereken kurum siyasettir. Ben
Cumhurbaşkanımızın bu değişimi çok müthiş yönettiğini görüyorum ama bu değişimi
çok iyi anlamayan bazı insanlar olmalı ki, bu değişim kötüye doğru gidiyor.
Yeni bir değişime ihtiyaç var. Yeni şeyler konuşmamız lazım.