Perşembe
Mart, 28
Ana SayfaHaberlerEyüp Gümüş: Sağlık Sektörü Olarak Kamu, Özel Sektör ve Üniversite Aynı Masanın...

Eyüp Gümüş: Sağlık Sektörü Olarak Kamu, Özel Sektör ve Üniversite Aynı Masanın Etrafındayız

9. OHSAD Kurultayının açılışında konuşan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, SUT’tan en büyük rahatsızlığı Sağlık Bakanlığının duyduğunu söyledi.

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş’ün konuşması

“Sağlık sektörü olarak kamu, özel sektör ve üniversite aynı masanın etrafındayız”
Sağlık sektörü olarak kamu, özel ve üniversite aynı masanın etrafındayız. Sabah resmi gazetede yayın olmuş, başkan sabah yakaladı. Bu düzenleme nereden çıktı diyor. Bunu da üç hafta önce düzenlemiştik. Sektör arasında hekim transferi yapamıyor. Kadrom bana yaramıyor başka hastaneye vereyim. Geçmişte bunu vermeye kaldırmışız. Tekrar yönetmeliğe koyduk. Hastaneler 33 kadrosundan fazla kadrolarına başka hastanelere, tıp merkezlerine versinler, sektörün önünü açalım. 1000 kadar bir kadro var. Ona yaramıyorsa başkasına yarayabilir. Bir şey yayınlanınca kötü bir şey olacakmış gibi bir intiba doğuyor. Aslında iyi bir şey yaptık.

İkinci konu olarak sektör bu hastaneleri yaparken çok devasa yapıyor. 100 yataklı bir hastane aldığında örneğin 300 yataklı yapıyor. Bu da hastane açış sırasında ciddi sorunlara sebep oluyor. Bunu çözecek bir düzenleme yaptık. Neticede birçok alanda sorunu olan veya gelişmesi olan bir sektörde birlikte mücadele veriyoruz. Özel sektörün her zerresini iyi bilen bir bürokratım. Zannetmeyin ki her şey özel sektör aleyhine gerçekleşiyor. Geçen ay 1,5 ay içinde 1500 yatak özel hastane imzaladım. Bu yüzde 5 demektir. Bugün özel sektör yatakları 50 bin civarındadır. Demek ki 1,5 ayda yüzde 5 büyümüş. Büyümesi de lazım. Bir sektörün büyümemesi demek batması demektir. Bu büyüme yurtiçi olur yurt dışı olur, sürekli genişlemesi gerekir. Bu düzenlemelerle birlikte sorunları da hep beraber konuşmamız gerekiyor.

“Gelecek vizyonuna göre, dinamik bir planlama yapmak gerekiyor”
Sağlıkta hesap kitap yaparken tabi ki bakanlık planlama içinde çalışıyor. İnsan kaynaklarını, hastaneleri, klinikleri, her şeyi planlamak zorundayız. Organ nakil merkezlerini herkese açarsak bir keşmekeş olur mu? Bir plansızlık demek işin çökmesi demektir.

Planlamaları gelecek vizyonuna göre yapmak gerekir. Ülkenin şartları değişiyor. Her yıl yeni bir ortam gelişebiliyor. Yeni hastalıklar, yeni tedaviler gelişebiliyor. Dinamik bir planlama içinde olmak gerekiyor. “Efendim ben planladım 10 yıl sonra böyle olacak” böyle olmayabilir. Bu sebeple sektörü de planlamak zorundayız, aksi taktirde yönetemeyiz.

Bu çerçeve içinde geçmişte kamu alanı kendisini hastane yapım noktasında kendisini sınırlamış. İstanbul’da 17 yıl Şişli Etfal Hastanesinde çalıştım. O zamanlar İstanbul’da 5-6 hastane vardı. İstanbul’da yeniden planlamaya, tüm Türkiye planlamasına baktığımızda biz 10 bin vatandaşımıza en az 30 yatağı yapıyoruz. İstanbul’da yaklaşık 10 binin üzerinde yatak açığımız var. Bunları biz yapacağız, yapmak zorundayız. Para ödeyemeyecek durumda olan ve bu beklentisi olan vatandaşların faturası siyasete ve bakanlığa çıkıyor. Sağlıkta bir sorun olduğunda vatandaş bunu Sosyal Güvenlik kurumuna, Çalışma Bakanlığına sormuyor. Sağlık Bakanlığına soruyor. Bu nedenle bu işleri planlarken de Bakanlık ana gövdede majör planlamayı yapmak zorunda. 10 bin kişiye 30 yatak hesabına göre bunun 20’si kamu ve burada üniversiteler de var, 10’u da özel sektör olsun diyoruz. Ona göre bir dizayn yapalım. Ama İstanbul’da bakıyoruz özel sektör yüzde 50 görünüyor. Artık geçmiş. Bu planlamayı İstanbul için yapmamız güç. Tabi İstanbul nüfusu her yıl 400 bin artıyor. Özel sektöre ilave yeni alanlar açılabilir. İstanbul’u bir örnek olarak söylüyorum. Bunu bu şekilde bir noktaya getireceğiz. İlanlarımızı da yaparız. Buna benzer diğer illerimizi de planlıyoruz. Tabi ki bu planda bir fiziki mekanı yapmak kolay. Buna paralel insan gücünün de yetiştirilmesi lazım. Hastane bazında 617 özel hastane, 886 kamu, 70 üniversite hastanesi, yine 660 civarında tıp merkezi var. Ülkemizde toplam 2200’e yakın bir hastanemiz bulunuyor. Yataklara baktığımızda kamuda yatak oranımız 120 bin civarında, 50 bini özel sektörde. Gelecek vizyonda bunun 250 bine çıkması gerekiyor. Tüm bu planlamalar neticesinde hızlı bir şekilde kamu-özelle, şehir hastaneleri, 4 yıl önce attığımız imzalarla yapılıyor. Bizim yapmış olduğumuz, TOKİ’nin bitirmeye yakın olduğu hastaneler var. Bu plan ve siyasetin de vermiş olduğu program çerçevesinde, hükümet eylemlerindeki plan çerçevesinde ve bu hastanelerde yapılıyor. Bu sefer içine hekim koymamız lazım. Sorun burada başlıyor. Şunu söylüyorum 4-5 sene sonra serbest bırakacağız. Herkes hastane yapabilir. Sonuçta rekabet ortamıdır. Kim güzel işletiyorsa o yaşar. Zannediyorum 5 yıl sonra hekim sayımız 200 binlerin üzerine çıkıyor. Uzmanlık alanlarına geçen yıl 8000 uzman verdik. Bu yıl 9000 civarında verdiğimiz zaman kamuda uzman sayımızı hızlı bir şekilde 50 binlerin üzerine çıkardıktan sonra serbest bırakabiliriz. 3-4 senesi var. Bugün için sorun; bizim de hızlı bir şekilde bu hastane yapılarını yapmamız, insan kaynağı açısından kamu lehine bir değerlendirme yapmamız. Şu anda İstanbul’da yeni yaptığımız hastanelerimize 2000 civarında hekim ihtiyacımız var. Hekimimiz yok, oradan oraya kaydırıyoruz. Ya istifa ediyor. Ederken “biraz dur diyoruz”, hizmet aksamasın. Bunu yapmak zorundayız. Özel sektör bir hastane kurdumu hekimsiz çalışamaz ki ama ben bir yıldır içini dolduramadığımız, haklı olarak kaçış da oluyor, istifa eden ediyor, üniversiteye geçen geçiyor. Bir de doğu hizmetimiz var. O bölgelerimizi de dinamik tutmamız lazım. 2000 hekimi doldurmaya çalışıyoruz. Beraber bu mücadele içindeyiz. En azından özel sektörün kendi kadroları bugün 50 bine yakın hekimi var, bunun 25 bin civarı uzman hekim. Bunlar kendi aralarında gidip gelsinler bari sistemi rahatlatalım. Onu da zamanında kapatmışız. Gitmesinler, gelmesinler şeklinde… İnsan kaynağımızın yaklaşık üçte ikisi kamu, üçte biri özel sektör. Bu özel sektör giderek de artıyor. 50 bin hekim var ve bunları kendi aralarında kullanalım. Bir ilde bir hastane yaparsak ve onun içini de dolduramazsak bunun siyasi bir faturası da oluyor. Biz bunları da planlamak zorundayız. Sağlık Bakanlığı 4 sene sonra artık yeni hastane yapmayacak. Tüm yapılarını bitirmiş oluyor. Şu anda 250 civarında hastane inşaatı devam ediyor. 2020’lerde tüm hastaneleri yenilenmiş bir Türkiye olacağız. Bundan sonra artık tüm volümler özel sektöre kaydırılabilir. İnsan gücü yeni gelen hekimlerle birlikte doygunluğa da ulaşıyor. Burada insan gücü, hekim gücü açısından 2-3 sene sonra bir musluk açılması söz konusu olabilir. Şu anda özel sektör 1000 kadar kadroyu kullanmıyor. Bunların en azından kullanacak olanlara devirlerini yapın. Zaten kadroları vermişiz, bu şekilde planlamayı birlikte yapalım. Özel sektörün bu planlamada uygun göreceği bir kesim ile birlikte olması geriyor. Biz bunları yapmazsak size gece de bakın, gündüz de bakın diyeceğiz. Sonuçta tüm hastaneler Sağlık Bakanlığının koordinasyonunda… Biz bu tesisleri birlikte yaparsak bu kadar da yüklenmeyiz. Örneğin büyük şehirlerde bu plan doğru gitmediği için İstanbul’da acillerin büyük bir kısmını kamu hastaneleri veriyor. Kamu hastanelerinin yatak sayıları yarı yarıya ama acilin yüzde 85’i kamuda. Bu diskordansı çözmek için özel sektöre mecburen sende de doktor var, hemşire var, acil duruyor orayı da çalıştıralım istiyoruz. Amaç, birlikte bu sağlık hizmetinin yurt sathında sürdürülmesini sağlamak olacaktır.

“SUT’tan en büyük rahatsızlığı Sağlık Bakanlığı duyuyor”
SUT meselesi 3-4 yıldır gündemimize gelen bir konu. SUT’tan en büyük rahatsız olan da Sağlık Bakanlığıdır. Çünkü SUT üzerinden global bütçe anlaşmayı yapıyoruz. SUT ücretlerini topladığımız zaman örneğin 20 milyar çıkıyor, 30 istiyoruz. Maliye Bakanlığımız o zaman neden 10 milyar fazla istiyorsun, diyor. İsteyeceğim çünkü bu para yetmiyor. Bu hizmetlerin karşılığı değil. Sen bana avans olarak veriyorsan işi çözeriz. Sonra da fazla para almış oluyoruz. Neticede işin bedelini tam ortaya koymadığımız zaman özel sektör fark alsın tamam, kamu almasın ama bir kere fiyat doğru değil. Zamanında bir fiyat yapılmış, bazı işlemler çok yüksek, bazı işlemler sıfır. Sosyal Güvenlik Kurumumuz gerçekten güzel bir çalışma yapmış. Yine lokal bir çalışma. Ancak dedik ki, alalım bu meseleyi, hepsini masaya yatıralım, kaç para ise çıksın. Her bir paketi alalım bu pakette ameliyat kaç para, laboratuar kaç para, doktor viziti, emeği, masrafı, yatak vs. kaç para ise toplayalım. Bu paket bugün 2000 lira iken bunun 9000 lira olması gerektiğini yazalım ve bu çalışmayı yapalım. Bakanlığımız da bu talimatı vardı. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumundan ilgili teknik arkadaşlar çalışıyorlar. Şu ana kadar böyle bir pakette olabilecek unsurlar tek tek değerlendirilerek ortaya bir rakam çıktı. Şu anda hazırız Bakanlıklarımıza sunarız, EKK’da inşallah konuşulur, işin normal fiyatı belli.

Bundan sonra ne olur? Fiyatı belirledikten sonra örneğin SGK bize der ki, senin işletme paranı devlet ödüyor, senin genel bütçeden maaşın geliyor, senin kiran yok, sen yüzde 40 discount uygula, indirim yapacaksın. Biz yüzde 40 indirim yaparak alırız. Bunu devletin karşıladığı sübvansiyonları indirerek yaparız. Fiyat 6000 ise 6000’dir. Ben onu 4000’e alırım. Çünkü benim diğer 2000 liramı genel bütçe başka kaynaklardan veriyordur. Bu şekilde fiyatı belirleriz. Tabi ki ciddi bir bedel artışı oluyor. Buna da oturulur, karar verilir. Bundan sonra da her sene ilaç fiyatlarında yaptığımız gibi bir yıl öncesinin tefe-tüfesi veya standart bir formülle bu fiyatlarda her yıl güncellenirse bu mesele çözülür. İnşallah bunu hep birlikte yapacağız. Bu sene içinde inşallah bir sonuca varırız.

“Özel sektör ile birlikte dünyaya açılalım”
50 maddelik bir kanun düzenlemesi hazırladık. Sağlıkta sorun yaşadığımız alanlar ile ilgili ve uluslar arası sağlık hizmetleri de bunların içinde… Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi var. Bu şirket, hem kamu, hem özel sektörün uluslar arası alanda sağlık turizminin hem pazarlaması hem koordinasyonunun hem de işbirliğini birlikte yapacağımız bir şirket. Birlikte dünyaya açılalım. Bu şirket aynı zamanda yurtdışında hastaneler kurabiliyor. Bu hastaneleri birlikte kuralım. Birçok ülke gelin buraya 200 yataklı hastane yapın diyor. Bu şirketle özel sektör ile birlikte inşallah oturup tüm dünyaya belli merkezlere tesis kurmamız gerekir. Oralarda bu işleri kısmen yapmak, daha volümlü işleri de Türkiye’ye getirmek istiyoruz. İnşallah bu kanun çıktıktan sonra bununla ilgili de ayrıca özel sektörle oturmak lazım. Burada yeni bir alan açılıyor. Tüm acentelerin koordinasyonu, komisyonlar vesaireyi bu şirket koordine edebilecek. Bunu sadece kamu olarak değil, özel sektörle birlikte çalışalım diyorum. Bu kanun geçerse buradaki önemli avantajları birlikte yaşamak isteriz.

“Sağlıklı yaşam kültürünü oturtmak gerekiyor”
Sağlık hastanecilik hizmetinden ziyade bundan sonraki dönemde sağlıklı yaşam kültürünü oturtmamız, bu konuda tüm vatandaşlarımıza kadar inmemiz, yoğun bir gayret göstermemiz gerekiyor. Artık Türkiye hastanelerini özel sektör ve kamu olarak 10000 kişiye 30 yatağa geldik. Bundan sonra kişilerin normal yaşamlarına girecek, onların sağlıklı yaşamalarını sağlayacak alanlara girmemiz lazım. Birincisi aile hekimliği sistemimizi güçlendirmek, ikincisi de sağlık endüstrilerimizi yerelleştirmek ve Ar-Ge faaliyetlerini birlikte yapmak. Sağlık turizmi ile de bu tesislerin entegre edilmesi. Önümüzdeki süreçte bir aile hekimine gelecek nüfus 2800’lere, üç yıl içinde de 2000’e inecek. Bir doktorumuzu 2000 vatandaşımıza zimmetleyeceğiz. Bu vatandaşlara bakacak, sağlıklı yaşatacaksın, bunların kronik hastalıklarla mücadelesini yapacaksın, eğiteceksin, yeme-içmesini kontrol edeceksin.